5 Haziran 2012 Salı

2010'un En Yüksek Gişe Hasılatı Elde Eden Türk Filmi: New York'ta Beş Minare

1914-1929 Arası Türk Filmleri






1- Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı


2- Anafartalar'da İtilaf Ordularının Püskürtülmesi

3- Himmet Ağanın İzdivacı

4- Leblebici Horhor Ağa

5- Esir İngiliz Generali

6- Çanakkale Muharebeleri

7- Casus

8- Die Tote Wacht! - Koruyan Ölü - Yurdışında çekilen ilk Türk filmi

9- Pençe

10- Alemdar Mustafa Paşa

11- Binnaz

12- Fahri Bey Makarna Tenceresinde

13- Mürebbiye

14- Samson

15- Tombul Aşığın Dört Sevgilisi

16- Bican Efendi Mektup Hocası

17- Bican Efendinin Rüyası

18- Bican Efendi Vekilharç

19- Boğaziçi Esrarı

20- İstanbulda Bir Facia-ı Aşk

21- İstanbul Perisi

22- Ateşten Gömlek

23- Kız Kulesinde Bir Facia-fener bekçileri

24- Leblebici Horhor Ağa

25- Sözde Kızlar

26- Tamilla

27- Beş Dakika

28- Spartakus

29- Ankara Postası

30- Bir Sigara Yüzünden

31- Kaçakcılar

24 Mayıs 2012 Perşembe

İlk Türk Filmi: Ayestefanos Abidesinin Yıkılışı



 Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girdiği yıl çekilen, Türk sinema tarihinin bilinen ilk filmi ve senaryosudur. Osmanlı ordusunda yedek subay olarak görev yapan Fuat Uzkınay tarafından 14 Kasım 1914'te çekilmiştir. Film 150 metrelik bir belgeseldir. Filmdeki tüm olay Ayastefanos'taki (Yeşilköy) Rus anıtının yıkılışıdır. Filmin hiçbir kopyası günümüze ulaşamamıştır.


YönetmenFuat Uzkınay
YapımcıOrdu
Görüntü yönetmeniFuat Uzkınay
CinsiBelgesel
RenkSiyah-beyaz
Yapım yılı1914 , Osmanlı Devleti

TÜRK SİNEMASININ DÖNEMLERİ


Tarih 29 Aralık 1895, Lumiere Kardeşler'in “La Ciotat Garı'na Trenin Varışı”nı anlatan filmi ilk kez Paris'te seyirciye sunuldu. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra ise Osmanlı sinemayla buluştu. Batı’dan gelen birçok yeniliğin öncüsü gibi sinema da ülkemize azınlıklar tarafından getirildi. Bir Alman Yahudisi olan Sigmund Weinberg Galatasaray'daki bir birahanede ilk film gösterimini (yine Le Citoat Garı'na trenin gelişini anlatan film ile) gerçekleştirmesiyle beraber Türk insanının sinemayla olan ayrılmaz birlikteliği başlamıştır.

1914-1930

Bu süreç aslında 1908 yılında sinema sanatının ülkemize getirilmesinin planlamasıyla başlar ancak, hayata geçirildiği yıl olan 1914 ilk dönem olarak anılır. Bu yıllar arasında Şehzadebey'de Milli Sinema' adı altında halka açık ilk sinema faaliyete girer (19 Mart 1910). O zaman İstanbul Sultanisinde gösteri düzenleyen ekip maddi imkân bularak ikinci türk sineması Ali Efendi Sinemaları'nı açar. Daha sonra da yapılan hikâyeli filmler ve açılan Merkez Ordu Sinema Dairesi, o yılların önemli gelişmeleridir.
Aynı dönemde Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı belgesel Türkiye Sineması'nın ilk eseri olarak gösterilmektedir. 150 metrelik bir belgesel olarak çekilen filmin günümüze hiçbir kopyası ulaşmamıştır.

1931-1950

Bu dönemde Türk Sinemaları'nın ilk ortak filmi çekildi: İstanbul Sokaklarında (Türk-Mısır-Yunan ortak yapımı). Ayrıca ilk kısa metraj filmler ve dönem filmleri oluşturuldu. 1931-1950 yılları arasındaki en önemli gelişme ise Türk Sineması Cemiyeti tarafından düzenlenen yarışma oldu. Yarışmada en güzel film de Şakir Sırmalı'nın Unutulan Sır çalışması oldu.
1961-1970

Sinema tarihimizdeki 2. yarışma bu dönemde yapıldı İstanbul Yerli Film Yarışması. Ayrıca artık kapalı sinemaların hayata geçirilme fikri iyice ağırlık kazanıyordu. Bunun yanında renkli film uygulamasına hız verilerek tarihimizdeki en büyük aşama kaydedilmiş oldu. Film sayısı ise artmaya devam ediyordu (789)

1971-1980

Siyah-beyaz filmler sayısal verilere bakıldığında renkli filmlerin gerisinde kaldı. Ayrıca bu çalışmalar iyice ilerletilerek çizgi filmlere çevrildi. Çizgi filmlerle ilgili yarışma dahi yapıldı. Yabancı film festivallerinde de bir çok başarı elde ettik. Bunlar:
  • Prades Film Şenliği'nde alınan özel ödül.
  • Nantes Film Şenliği'nde jüri özel ödülü.
  • Lahey Film Şenliği'nde alınan ödül.
  • Uluslararası Milano Film Fuarı''nda Ömer Kavur'un yaptığı Yusuf ve Kenanın aldığı büyük ödül.
1981-1990

Bu dönemde siyah-beyaz filmler tarihe karıştı. Yabancı romanlar ve yapıtlar Türkçe'ye çevrildi ve filme dönüştürüldü. Ayrıca Toronto Sinema Vakfı ve Ottowa Elçiliği'nin desteğiyle ilk toplu film gösterimiz düzenlendi. Böylece sinemamız yöreseleşme, küreselesme olamama tehlikelerini atlatmış oldu.

2007'de Türk sineması

Günümüzde, Türk sineması yurt dışında da aday olunan film şenlikleri sayesinde küreselşti (Örn: Cannes Film Festivali) Türk sineması uluslarası alanlarda boy göstermeye başladı.

TÜRK SİNEMA TARİHİ



19. yüzyılın sonlarına doğru Paris'te ilk sinematograf gösterimlerinin başlamasından birkaç yıl sonra Türkiye'ye de gelmiştir. 1914 yılında Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayastefonas'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" isimli belgesel film, ilk Türk filmi olarak kabul edilmektedir. Bir diğer film olan ve 1914 yılında çekimlerinin başlayıp 1919'da bitirilen "Himmet Ağanın İzdivacı" adlı film de, ilkler arasındadır. Bu dönemde Birinci Dünya Savaşı ile ilgili haber filmleri ile birlikte konulu filmler de çekilmiştir. 1922 yılında ilk film şirketinin kurulması ile birlikte yönetmenliğe başlayan tiyatro sanatçısı Muhsin Ertuğrul, 1950'li yıllara değin yaptığı üretimler ile Türk Sineması'nın en önemli ismi olmuştur. Sanat yaşamı boyunca yönetmenliğini yaptığı 30'u aşkın filmden Kurtuluş Savaşı'nı konu alan ve ilk Türk kadın oyuncusunun oynadığı "Ateşten Gömlek" (1923), ilk sesli Türk filmi olan "İstanbul Sokakları" (1931) ve "Bir Millet Uyanıyor" (1932) filmleri, en önemlilerdendir. Yılda bir ya da iki film çeken yönetmenin çalışmalarında, tiyatronun etkisi büyük olmuştur.
Tiyatro etkilerinden kurtulup sinema dilinin gerçekleştirilebildiği film çalışmaları, 1950'li yıllara doğru başlamıştır. Bu çalışmaların ilk yönetmenlerinden Lütfü Akad'ı söyleyebiliriz. 1960'lı yıllara doğru yılda üretilen film sayısı 60'a yükselmiştir. Bu yıllardan başlayarak Metin Erksan, Halit Refiğ, Ertem Göreç, Duygu Sağıroğlu, Nevzat Pesen ve Memduh Ün gibi yönetmenler daha çok toplumsal sorunlara yönelerek başarılı filmler üretmişlerdir. 1960'lı yılların sonlarından başlayarak geçen süreçte, televizyonun sinemayı olumsuz olarak etkilediği dönemin önde gelen yönetmenleri arasında Yılmaz Güney, Süreyya Duru, Zeki Ökten, Şerif Gören, Fevzi Tuna, Ömer Kavur, Ali Özgentürk'ü sıralayabiliriz. Bu süreçte sinema, daha çok sosyal ve ekonomik sorunları işlemiştir. 1980'li yıllarda sinema ile devlet ilişkileri gelişmiş ve Türk sineması uluslararası alanda kendinden söz ettirmeye başlamıştır. Bu süreçte de toplumsal, psikolojik ve kadın hakları konulu filmler öne çıkmıştır. 1990'lı yıllarda sinema daha az sayıda ancak nitelik olarak çok daha gelişkin bir üretim dönemine girmiştir. Üniversitelerde sinema eğitimi verilmeye başlaması bilinçli yönetmen ve oyuncuların yetişmesi, devletin sinema sanatını desteklemesi bu gelişimin nedenleri arasındadır. Televizyonla yaşanan rekabet ortamı ve uluslararası alanda alınan başarılı sonuçlar sinemanın gelişmesindeki diğer nedenlerden bazılarıdır.

Sinemanın yaygınlaşması ile birlikte sinema salonları da yaygınlaşmış, büyük ve estetiğe önem verilmiş salonlar ortaya çıkmaya başlamış, özellikle yazlık sinemalar çok yaygınlaşmıştır. 1970'li yıllarda televizyon ve videonun da etkisi ile salon sayısında büyük azalmalar görülmüştür. Türk filmlerinin azlığından doğan boşluğu dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi Avrupa ve özellikle Hollywood filmleri doldurmuştur. Günümüzde ise devletin ve Avrupa Sinema Birliğinin (Eurimages) desteği ile Türk-yabancı ortak yapımcıların çoğalması ve modern sinema salonlarının çoğalması, Türk sinemasının gelişimi ve değişiminde etkili olmaktadır.